‘50 Yıldır İGSAŞ’ta Çok Severek Çalıştım’
Tam 50 yıldır İGSAŞ’ta görev yapan Amonyak Üretim Uzmanı İbrahim Korkut’tan bilgiye, güvene ve insan ilişkilerine dayanan sorumluluğun ve kuşaklar arası bilgi aktarımının hikayesi…
Kariyer yolculuğunuz nasıl başladı?
Nüfus kağıdına göre 15.06.1953 doğumluyum ama esas 1954 doğumluyum. Onu da nereden biliyorsun derseniz şöyle: Köyde birkaç arkadaşız, en küçükleri benim ama nüfus kağıdında en büyükleri bendim. Babama soruyordum, “Doğru yazdırdın mı?” diye, onların babalarına sordum... Evin de tek çocuğuyum, kafama takıldı. Sonra dayımdan 1954 doğumlu olduğumu öğrendim. Orhangazi Gürle köyü doğumluyum. Lisede fen kolundaydım ama belki biraz haylazlıktan okumadık. Sonra askere gittim. Askere de nüfus kağıdına göre bir yaş önce gitmiş oldum. Askerden Temmuz’da geldim yanlış hatırlamıyorsam, 1 Eylül 1975’te de İGSAŞ’ta işbaşı yaptım. O gün bugündür İGSAŞ’ta severek çalışıyorum.
Tabii o zaman acemiyim, hiçbir şeyden haberim yok. Burası da daha şantiye halindeydi. Yeni elemanlar alınıyordu. Birkaç ay içinde bize eğitim için verilen kitapların tamamını bitirdim. Akışkanlar mekaniği, ısı değiştiriciler, pompalar, kompresörler... Sahaya girmeden bayağı bir bilgi sahibi oldum. Eğitimi tamamen o zamanki mühendislerle birlikte yapıyorduk. Oradan bir altyapımız oluştu. İçeriye girince bu sefer Almanlar bize makineleri çalıştırmayı öğrettiler. Bir şeyleri başarınca giderek daha çok işime bağlandım.
Belki biraz kendi jenerasyonumu methedeceğim ama o zamanki öğrenme azmi daha yüksekti. Benim gibi birçok arkadaşımla birlikte, başımızdaki, ODTÜ’yü bitirmiş mühendislerle yarış halindeydik. Burada ne benden bilgi sakladılar ne ben bilgi sakladım; yeter ki öğrenmek isteyelim. Mesela bir şey soruyorduk, bilinmediği zaman, “Ben bir bakayım.” diyorlardı. Araştırdıklarını bizimle paylaşıyorlardı, içinden çıkamadığımız yerlerde bize bilgi veriyorlardı. Hiçbir zaman, “Bunu niye bilmiyorsun?” diyen olmadı. Onlarla çalışmak da ayrı bir deneyim kazandırdı bize. Onlar bana güvendikçe ben de kendimi daha sorumlu hissetmeye başladım.
Bugün bulunduğunuz noktaya gelişinizi konuşursak…
1989’da uzman oldum. O dönemde toplu sözleşmeler öncesinde, “İbrahim senin gitme zamanın geldi.” diye düşündüm. Bizden amirler Türkmenistan’da bir amonyak fabrikasının start-up’ını yapmak üzereydi. Ben de onlarla flört halindeydim. Neredeyse gidiyordum, her şeyim hazırlandı. Sonra İGSAŞ’tan yeniden teklif alınca hanımın baskısıyla Türkiye’de kaldım. Hâlâ içimde ukdedir ama iyi ki de kalmışım.
Uzaktan bir akrabası Fehmi Bey’e benden ve işimi nasıl yaptığımdan bahsetmiş, bana geri dönmem için teklifte bulundular. Sıkıştığım zaman danışacağım isimlerle yeniden, uyum içerisinde beraber çalışacağımı öğrendim bir de. 31 Aralık 2003’te ayrıldığım şirketime 1 Nisan 2004’te geri geldim. Dört aylık bir süreçten sonra, artık Yıldızlar Yatırım Holding bünyesinde olan İGSAŞ’ta Fehmi Bey’in bizden desteğini esirgemediğini ve bize güvendiğini görmek, beni motive etti. Bu daha fazla sorumluluk almamı sağladı. İGSAŞ çok güzel bir okul; 50 yıldır burada çalışmaya, öğrenmeye devam ediyorum.
Başlangıçtaki ve bugünkü üretim sürecini kıyaslarsanız… Nasıl bir değişim gerçekleşti zaman içinde?
İlk başladığımızda daha zordu. Bir de naftayla yani sıvı yakıtla çalışmak çok zor. Zaten naftayı hidrojen için kullanıyorduk. 1986 senesine kadar bu şekilde ilerledik. OPEC ülkeleri zam yapmaya başlayınca doğal gaz imdadımıza yetişti. İngiltere’ye gidip doğal gazla çalışan fabrikayı gördük. Geldik, 1988 senesinde doğal gaza geçtik. Öncesinde öyle yorgunduk ki o günden sonra bana sorarsan hiçbir şey yapmıyormuşum gibi geliyor.
Üretim sürecinin dijitalleşmesiyle ilgili gelişmeler oldu mu?
Süreç olarak hemen hemen aynı. Bizim hedefimiz, ton başına maliyeti düşürebilmek. Bu konuda yeni teknolojiler var.
Buradaki hem genç mühendislerle hem de sahadaki diğer çalışma arkadaşlarınızla ilişkilerinizi de konuşmak isteriz. Nasıl bir çalışma ortamınız var?
Eski amirlerimden birinin şöyle bir lafı vardır: Yumrukla hiç kimseyi kendine bağlayamazsın, bilginle bağlarsın. Bu söz hep kulaklarımda. Bu nedenle hep çok çalıştım. Bizim ilk yıllarda mühendislere yaptığımızı, bize de genç elemanlar yapıyorlar. Soru soruyorlar, bilemezsen, “Bir şey bilmiyor.” diye düşünüyorlar açıkçası. Bir problemle karşılaştığında çözüm sunamıyorsan, birlikte çalıştığın kişilerin gözünde değerin de gidiyor. Ben hep bu duruma düşmemeye gayret ettim. Birisi gelip bir şey sorduğu zaman çok mutlu oluyorum. Geçen şirketimiz, İGSAŞ’ta çalışan babalar ve oğulları için bir yemek verdi. Orada benim için, “Ne kadar müdür yetiştirdi.” dediler. Bu benim çok hoşuma gitti. Onların yetişmesindeki payım yüzde kaçtır, onu bilmiyorum ama genel müdürümüzden böyle bir şey duymak hoşuma gitti. Bu sektörün lokomotifi gibiyiz. Burada çalışanlardan yurt dışına gidenler de oldu.
Buradaki sorumluluklarınız neler?
Saha ile idari birimler arasında köprü görevini çok iyi yaptığıma inanıyorum. Üretimdeki arkadaşlarımla ilişkiyi hep çok iyi tuttum. Müdürlerimiz bana göre hep yaşça genç; hepsi bilgi ve amirlik yönünden başarılı insanlar.
İBRAHİM KORKUT’A GURUR VEREN ANILAR
2004’te İGSAŞ’ta göreve yeniden başladığımda deniz suyu eşanjörü bakıma alınmıştı. O esnada vanada bir problem oluşmuş, su dışarı gidiyor. Bu sorunu çözdüğümde müdürüm gidip Fehmi Bey’e durumu anlatmıştı. Bu benim için büyük bir gurur kaynağı oldu.
Bir diğeri de yine beni çok etkilemiştir. Eski genel müdürlerimizden biri gece vardiyasını ziyaret ederken gecenin 3’ünde omuzumda bir el hissetmiş ve birden bir irkilmiştim. O an genel müdürümüzle göz göze gelmiştik ve bana teşekkür etmişti. Omzumda o elin verdiği güveni hissetmek ben de ayrı bir motivasyon yaratmıştı.