Dansın Büyüsüyle Sınırları Aşmak
Geleneksel dans stillerinin katı kurallarından sıyrılarak insanın içsel ritmine doğrudan dokunan modern dansın özünde kendini sınırsız bir şekilde ifade etmenin yolları yer alıyor.
Modern dans, estetik bir deneyim olmanın ötesinde insanın içsel dünyasıyla bir köprü kurar. İster sahnede ister stüdyoda ister evde tek başına, sadece fiziksel bir aktivite olmanın ötesine geçerek zihinsel ve ruhsal bir deneyim sunar. Modern dansta her hareket, dansçının kendini anlaması, keşfetmesi ve çevresiyle iletişim kurması için bir adımdır. Sadece fiziksel bir eylem olmanın ötesinde ritmin, melodinin ve bedenin uyumuyla içsel bir yolculuğa çıkmak olarak tanımlanabilir. Zıplama, kıvrılma, süzülme hatta düşme duyguların dansa dönüşmesine tanıklık eden eylemler haline gelir. Modern dansın büyüsü, bedenin sınırsız ifade gücünde yatar. Her adım ya da her dönüş, bir duygunun ya da düşüncenin dışavurumu kendini gösterir. Ya da kendi bedenini ve dış dünyayı daha derinden hissetmeyi sağlar. Her performans, farklı bir anlatı gibidir; bazen bir öyküye, bazen de dile gelmeyen duyguların sessizliğine dönüşür.
SİZE İYİ GELİYORSA ONU YANINIZDAN AYIRMAYIN!
İSMAİL KODAMAN, YILDIZ ENTEGRE ÜRETİM İÇİ STOK VE VERİ GİRİŞ KIDEMLİ UZMANI
2000 yıllarında dansa olan merakım, akrobasiyi sevmemden dolayı beni hiphop ve break dance’a yönlendirdi. Başladığım dönemlerde bu dans kategorisi henüz gelişmemişti. Ancak ürettikçe ve yeni şeyler yaptıkça daha da içine girdim. Gelişimine inanarak sokaklardan salonlara taşıma hedefiyle bunu bir yaşam tarzı haline getirdim. Türkiye’nin bu branşta 2007’de ilk lisanslı dansçılarından, ilk antrenörlerinden ve ilk hakemlerindenim. Her adımda Türkiye Dans Sporları Federasyonu’yla hareket edip Kocaeli’de dans sporunun gelişimi için elimden geleni yaptım, bildiklerimi sonraki nesillere aktardım. Mart 2025 itibarıyla Kocaeli İl Temsilciliği’ne Spor Bakanlığı tarafından uygun görüldüm.
Başladığım yıllar lise dönemlerimdi. Bu dönemler, insanın hayatta bir geçiş sürecine girdiği zamanlardır. Sosyal aktivitelerle birlikte iki farklı hayat tarzını aynı anda yaşarsınız. Bu noktada size iyi gelen bir şeye tutunmak, hayata karşı direncinizi artırır. Dans benim için hayata tutunmanın en güzel yollarından biri oldu. Rutinin dışında yaptığımız her şeyi bir renk olarak tanımlarım. Bu yüzden dansa başlamak isteyen herkese şöyle derim: “Hayatına dansla yeni bir renk vermeye hazır mısın?”
Dans bana takım ruhunu, birlikte hareket etmeyi ve etkili iletişim kurmayı öğretti. Yarışmalara katılırken birlik ve beraberlik içinde olmanın, nezaketin önemini anladım. Bunlar iş hayatıma da yansıdı. Yeni şeyler üretmem, projelerde yer almam pratik zekamı geliştirdi. Bir adım sonrasını öngörebilme becerisi kazandım. Spor psikolojisinde, spor yapan bir bireyin stresle başa çıkması daha kolaydır. Bunu bire bir yaşıyorum. Müzik eşliğinde çalışmak, odaklanmamı artırıyor. Dansta rekabet vardır. En yoğun rekabeti hiphop ve break dance alanlarında görürsünüz. Bu da sizi yaratıcı olmaya iter. Bu sayede iş hayatımda fikirlerimin dikkate alındığını çok kez gördüm ve bu beni hep mutlu etti. Fiziksel olarak aktif olmam, vücuduma da olumlu yansıdı. Rahat bir zihin her zaman sağlıklı düşünür, konuşur ve cevap verir. Bu dansın bana kattığı en temel ve en etkili kazanımlardandır.
25 yıllık dans hayatımda şunu gördüm ki her ruhun bir dansı vardır. Bu, bireyin motor becerilerine bağlı olarak şekillenir. Müziklerin temposuna göre bazen duygusal, bazen enerjik tarzlarda danslar ortaya çıkar. Bu nedenle insanlar, dans edemiyorum, diye pes etmemeli. Kendilerine uygun dansı bulana kadar denemeliler. Öğrencilerime hep şöyle derim: “Dans etmek istiyor musun? O zaman senin olan dansı bulana kadar yanındayım.”
Dansla ilgilendirken aynı zamanda profesyonel iş yaşantım devam etti. İki dünyayı birbirine karıştırmadım ve birisi için diğerini feda etmedim. Bir dansçı haftada en az üç gün antrenman yapmalıdır. Bu programlı bir şekilde yapılmalı ve mental, fiziksel dinlenme süreleri de planlanmalıdır. Haftanın üç günü iş saatlerimin dışında rutin olarak antrenman yapıyorum. Bu benim yaşam tarzım oldu.
Benim için en önemli stil, break dance. Ama yaklaşık 20’ye yakın dans tarzını biliyorum. Dans benim için bir iletişim biçimi. Her tarzın farklı bir hissi, farklı bir yeri var. Hiphop, break dance ve bireysel stiller, bir basket maçı gibidir. Rekabet vardır. Karşıdakinden daha iyi olmak için üretirsiniz, sahnede takımınızı parlatmak, yarışmada gövde gösterisi yapmak için bu tarzlar çok etkilidir. Eşli danslarda ise Latin dansları, salsa, bachata, swing, tango gibi tarzlarla ilgileniyorum. Bu dansları şöyle tanımlayabilirim: Bir çift düşünün, birlikte yürürken güzelce sohbet ediyorlar. Beden dili, el kol hareketleriyle enerjilerini, birlikteliklerini gösterebiliyorlar. İşte dansta da aynı şekilde; erkek soru sorar, kadın cevap verir. Ardından kadın soru sorar, erkek cevaplar. Uyumu yakaladıklarında, ortaya izlemeye değer bir güzellik çıkar. Bu noktada şöyle söylerim: “Dans, dudaklarını kıpırdatmadan konuşabilmektir.” Sosyallik, dansın her tarzı için iletişimi güçlendirir. Psikolojik olarak da en büyük faydası anksiyete gibi durumları azaltmasıdır. Halk oyunlarını da danstan ayırt etmiyorum; aynı duygular onlar için de geçerli.
Dansçı olan eşime açtığımız bir dans okuluyla ilerliyoruz. 7’den 77’ye hareket kabiliyetini geliştirmek, insanlara bunu öğretmek için çalışıyoruz. Onların mutluluğu ve aldıkları sonuçları görmek bizi de mutlu ediyor. Hedefim, dansın eğitim sisteminin bir parçası haline gelmesi. Çünkü bu sanat dalı, bir çocuğun yaşamdaki pek çok becerisini geliştirebilir.