Mavi derinliklerin çağrısına kulak vermek
Denizlerin derinliklerine duyulan merak insanlık tarihi kadar eski. Denizin sonsuzluğunun altında yatan gizemli dünya yüzyıllardan beri insanları kendine çekiyor. Günümüzde bu merakı giderme şansı dalgıçlık sayesinde mümkün.
Dalgıçlık, su altının büyülü dünyasında kaybolmak, her dalışta yeni bir keşfe çıkmak gibi… Bazen rengarenk mercanların arasından geçerken bazen de denizin derinliklerinde devasa bir balık kümesinin içine dalarsınız. Denizin o uçsuz bucaksız sonsuzluğuyla hoşbeş olmak, doğanın sessizliğinde kaybolmanın ötesine geçer, insanı adeta içsel bir yolculuğa çıkarır. Dalış esnasında gidilen her metre, yalnızca nefesinizin ve suyun sesinin eşlik ettiği özgür bir rotada ilerlemek anlamına gelir. Suyun derinliklerinde geçirilen her an, yüzeydeki hayatın hızla akıp giden temposundan ve tüm karmaşasından sıyrılmaya atılmış bir kulaçtır aynı zamanda.
Mercan resiflerinde rengarenk balıkların arasında süzüldükçe doğanın ne kadar büyüleyici ve aynı zamanda kırılgan olduğu daha derinden hissedilir. Su altındaki hayat görsel bir şölen sunduğu kadar ruhu da besler. Her dalış daha sakin, daha huzurlu ve belki de biraz daha farkındalık sahibi olmayı sağlar. Kimi zaman sığ sularda, rengarenk balıklara rastlamanın keyfi yaşanır kimi zaman da daha derinlere indikçe, merak duygusunun yarattığı o heyecana karışan, bilinmezliğin artan baskısının getirdiği his damarlarda dolaşır. Ama her an farklı bir sürprize, yeni bir güzelliğe kapı aralar.
SUYUN DİBİNDEN GÖKYÜZÜNE
CANTÜRK TÜRKYILMAZ | İGSAŞ BAKIM TEKNİSYENİ
Su altı balık adam olmak için iki yıldız dalıcı olmamız gerekliydi. Bu nedenle iş arkadaşlarımla dalgıçlığa başladık. Eğitim alırken suyun altındaki yaşamı keşfettik. Su altındaki balıkları ve mercan resiflerini gördükçe daha fazla dalış yapmaya başladık; zamanla dalgıçlıktan aldığımız keyif daha da arttı. Farklı bir ortamda çok değerli ve güzel bir dünyayı keşfetmeye başladık. Ülkemizin deniz yaşam popülasyonunun zenginliği ve resifleri de keşfetmenin keyfini daha da artırdı.
Dalgıçlık yapmak istediğimi aileme anlattığımda çok korktular ve bana vurgun yemiş insanların videolarını gösterdiler. Ben de onları eğitim aldığım Değirmendere Su Altı Topluluğu’yla (DESSAT) buluşturup eğitmenlerimle konuşturdum. Neyse ki eğitmenlerim ailemi ikna edebildiler.
Bu spor, malzemeleri nedeniyle biraz maliyetli bir tutku. Başlangıçta DESSAT’ın ekipmanlarını kullanıyordum. Eğitmenlerimiz Murat Kulakaç ve Sait Güler çok mükemmel insanlar. Su altında gerekli olan tecrübeleri bütün öğrencilerine kazandırıyorlar, tecrübelerinden edindikleri bilgiler doğrultusunda su altında yaşanabilecek sorunları göstererek öğretiyorlar.
Dalış şeklinizi ekipmanlarınız belirliyor. Tüpsüz yani zıpkınla dalışta dalgıcın dikkat etmesi gereken en önemli konu, sığ su bayılması. Benim de ilgilendiğim tüplü dalışta ise durum farklı; nefes alıp vermek şart. Öncesinde dalış yapılacak yeri, dalışı kaç metrede gerçekleştireceğimizi, kaç kere dalış yapacağımızı ve süremizi belirlemek durumundayız. Çünkü her dalışın kendine has parametreleri oluyor. Dalışı yapacağımız derinliğe göre vurgun yeme ihtimalimiz var. Dolayısıyla derinliğe ve süreye göre dinlenme noktalarını belirlemek çok mühim. Dinlenme yerlerinde havamızın yeterli miktarda olması da büyük önem taşıyor. Bazen de karışım gazlarla da dalış yapılabiliyor. Ancak bunların hepsinin iyi hesaplanması gerekiyor. Bu nedenle eğitim almadan dalış yapılmaması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Dalış sırasında nefes alıp vermeyi düzgün bir şekilde uygulamak bir dalgıç için en gerekli becerilerden biridir. Ayrıca bu hobiyle ilgilenebilmek için paletle yüzmeyi bilmek çok önemli. Mısır’da Kızıldeniz dalışlarından önce bizleri yüzerlik testine tabii tutmuşlardı. Orada nedenini sorduğumda mercan resiflerine zarar vermememiz için böyle bir test uyguladıklarını söylemişlerdi. Maalesef kontrolsüz dalış yaptıran çok yer var. Ülkemizdeki deniz altı zenginliklerini gelecek nesillere bir miras olarak bırakabilmemiz için Türkiye’deki dalış noktalarının daha çok kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dalgıçlıkla birlikte deneyimlediğim iki anı hiç unutamam. Birincisi, sekiz metre derinde denk geldiğimiz iki yunus balığıyla beraber yüzmek çok güzel ve eğlenceliydi. Bize kendilerini sevdirdiler. İkincisi ise iki yıldız dalış eğitimimizi bitirdikten sonra final dalışı için Gölcük deprem batığına dalış yapmak. Şehir, ortalama 40 metre civarında halen orada duruyordu; bir zamanlar insanların yürüdüğü yolların, kaldıkları otellerin artık balıkların ve su yaşamının bir parçası olduğunu görmek depremin yıkıcı etkisinin, büyüklüğünün farkına varmamıza yardımcı olmuştu. Deniz altında kalan asırlık çınar ağaçlarının arasında yüzerek otel binasına dalış yapmıştık. Dalışı bitirip çıkarken bir lüfer balığına denk gelmiştik.
Model uçakla tanışmam ise insansız hava araçlarının yeni yeni başladığı dönemlere denk geliyor. Lise öğretmenlerimin teşvikiyle önceleri motorsuz model uçakları yapmaya başladım. Model A1 ve model A2 modellerini yaparken bölgesel bir yarışta yarıştım. Daha sonra motorlu ve telsiz kontrollü modeller yaptım ve uçurdum.
Model uçak yapımında ne yapmak istediğime ve nasıl başlayacağıma karar verdikten sonra modeli daha önce yapanları araştırmaya başlıyorum. Onlardan bilgi ve teknik destek aldıktan sonra ağaç çıtaları, strafor, maket bıçağı, yapıştırıcı, motor, iniş takımları, elektronik devreler ve kontrol kumandası gibi malzemeleri temin etmeye başlıyorum. Ardından yavaş yavaş şekillendirme işlemine girişiyorum.
Model uçak yapımında başlangıçtaki heyecan ve bitişteki gururdan hoşlanıyorum; bu konuda yarışmalara katılmak da bana keyif veriyor. Su altındaki yaşamın bir parçası olmaya çalışmak, balık ve canlıları keşfetmek ise beni mutlu ediyor; her dalış karşılaşacaklarıma dair merakla başlayan bir serüvene benziyor. Bu hobiler sayesinde düşünce şeklimi ve bakış açımı değiştirerek sorunların üstesinden gelme becerilerimi artırdım. Hobilerimin yaşamıma kattığı bir diğer artı da planlama yaparak daha verimli çalışmama olanak sağlaması.